1995’te yayımlanan bir akademik çalışmadan alıntıyla başlayayım: “Dalgalı döviz kurları üzerinde, olağanüstü dönemler dışında, makroekonomik değişkenlerin kalıcı ve güçlü etkileri olduğuna dair çok az bulgu var. Bu tür
negatif bulgular döviz kuru hakkında araştırma yapmak için mesleği önemli ölçüde karamsarlığa itti.”
Söz konusu makroekonomik değişkenler enflasyon, faiz haddi, cari işlemler dengesi, gelir düzeyi gibi değişkenler. Farklı bir ifadeyle, Türkiye’de döviz kuru üzerinde durmadan söz söyleyenlerin önemli bir kısmının, döviz kuru şu ya da bu düzeyde olması gerekir dediğinde dayandıkları değişkenler bunlar. Ne diyor bu araştırmacılar? Mesela, cari işlemler açığı ya da enflasyon ile döviz kuru arasında ilişki olduğuna dair bir bulgu yok diyorlar.
Elbette iki araştırmacı söyledi diye böyle olması gerekmiyor. Ama bu tür bulgulardan iktisat yazınında çok var. Bu alanda son yıllarda yazılmış kitaplara şöyle bir göz atıldığında açık bir itiraf hemen gözünüze çarpar. Döviz kurunun nasıl belirlendiğini açıklamaya çalışan kuramların nasıl da başarısız olduklarına dairdir bu itiraf.
2001 yılında yayımlanan bir kitabın birinci bölümünün ilk satırlarında şunlar yazılı:
“Büyük bir bankada döviz piyasasında döviz alım ve satımı yapmaktan sorumlu bir arkadaşımın daveti üzerine çalıştığı yere gittim ve birkaç gün onu izledim. O sıralarda, döviz kurunun nasıl belirlendiği üzerinde doktora tezimi çoktan bitirmiştim ve kendimi bu alanda bir uzman olarak görüyordum.” Devam ediyor:
“Yanılmışım. Arkadaşım, yanında kaldığım her gün ortalama bir milyar dolar tutarında alım satım yaptı. En ufak işlemi 1 milyon dolar, ‘normal’ bir işlemi ise 10 milyon dolar kadardı. Döviz kurlarının makroekonomik değişkenlere bağlı olarak hareket ettiklerine dair inancıma karşın, arkadaşım alım-satım yaparken bu tür haberlerle hiç ilgilenmiyordu.
Bu kitap, arkadaşımın yanına oturduğumda döviz kuru hakkında bildiğimi düşündüklerim ile onun yanında otururken gördüklerim arasındaki büyük fark ile ilgili.”
Döviz kurunun nasıl belirlendiğine dair kuramsal çalışmaların başarısızlığı apaçık ortada iken, Türkiye’de “döviz kuru şu düzeyde olmalıdır” şeklinde hem de ortalığı velveleye verecek şekilde demeçler verilmesi, Merkez Bankası gibi önemli kurumların saygınlığını zedeleme pahasına onların ağır biçimde eleştirilmesi, hadi başka bir sözcük kullanmayayım, bana çok ‘ilginç’ geliyor.
Döviz kuru çok önemli bir değişken. İhracat ve ithalatın önemli belirleyicilerinden biri. 1990’lı yılların başlarından itibaren, çoğu ülkenin uluslararası sermaye hareketleri üzerindeki kısıtlamaları azaltmaları ya da kaldırmaları ile döviz kuru daha da önemli bir değişken haline geldi. Türkiye gibi çok uzun süre yüksek enflasyonla dost olmuş ülkelerde döviz kurunun bu önemi daha da artıyor. Tüketim ve yatırım kararlarını etkiliyor, enflasyonun temel belirleyicilerinden biri oluyor. Günlük konuşmalarda, yazılı ve görüntülü medyada sık sık ele alınıyor, tartışma konusu ediliyor.
Bir süre döviz kuru hakkında yazacağım. Elbette gündem izin verdikçe.
Meraklısına not: İlk alıntı Uluslararası Ekonomi Elkitabı’nın üçüncü cildinde 1995 yılında yayımlanan Frenkel ve Rose adlı iki iktisatçının çalışmasından. Sözünü ettiğim kitap ise, R. Lyons’un MIT yayınlarından 2001’de çıkan ‘Döviz kurlarına mikro yapısal yaklaşım’ adlı kitabı.
Fatih Özatay-Radikal 12/09/2010
negatif bulgular döviz kuru hakkında araştırma yapmak için mesleği önemli ölçüde karamsarlığa itti.”
Söz konusu makroekonomik değişkenler enflasyon, faiz haddi, cari işlemler dengesi, gelir düzeyi gibi değişkenler. Farklı bir ifadeyle, Türkiye’de döviz kuru üzerinde durmadan söz söyleyenlerin önemli bir kısmının, döviz kuru şu ya da bu düzeyde olması gerekir dediğinde dayandıkları değişkenler bunlar. Ne diyor bu araştırmacılar? Mesela, cari işlemler açığı ya da enflasyon ile döviz kuru arasında ilişki olduğuna dair bir bulgu yok diyorlar.
Elbette iki araştırmacı söyledi diye böyle olması gerekmiyor. Ama bu tür bulgulardan iktisat yazınında çok var. Bu alanda son yıllarda yazılmış kitaplara şöyle bir göz atıldığında açık bir itiraf hemen gözünüze çarpar. Döviz kurunun nasıl belirlendiğini açıklamaya çalışan kuramların nasıl da başarısız olduklarına dairdir bu itiraf.
2001 yılında yayımlanan bir kitabın birinci bölümünün ilk satırlarında şunlar yazılı:
“Büyük bir bankada döviz piyasasında döviz alım ve satımı yapmaktan sorumlu bir arkadaşımın daveti üzerine çalıştığı yere gittim ve birkaç gün onu izledim. O sıralarda, döviz kurunun nasıl belirlendiği üzerinde doktora tezimi çoktan bitirmiştim ve kendimi bu alanda bir uzman olarak görüyordum.” Devam ediyor:
“Yanılmışım. Arkadaşım, yanında kaldığım her gün ortalama bir milyar dolar tutarında alım satım yaptı. En ufak işlemi 1 milyon dolar, ‘normal’ bir işlemi ise 10 milyon dolar kadardı. Döviz kurlarının makroekonomik değişkenlere bağlı olarak hareket ettiklerine dair inancıma karşın, arkadaşım alım-satım yaparken bu tür haberlerle hiç ilgilenmiyordu.
Bu kitap, arkadaşımın yanına oturduğumda döviz kuru hakkında bildiğimi düşündüklerim ile onun yanında otururken gördüklerim arasındaki büyük fark ile ilgili.”
Döviz kurunun nasıl belirlendiğine dair kuramsal çalışmaların başarısızlığı apaçık ortada iken, Türkiye’de “döviz kuru şu düzeyde olmalıdır” şeklinde hem de ortalığı velveleye verecek şekilde demeçler verilmesi, Merkez Bankası gibi önemli kurumların saygınlığını zedeleme pahasına onların ağır biçimde eleştirilmesi, hadi başka bir sözcük kullanmayayım, bana çok ‘ilginç’ geliyor.
Döviz kuru çok önemli bir değişken. İhracat ve ithalatın önemli belirleyicilerinden biri. 1990’lı yılların başlarından itibaren, çoğu ülkenin uluslararası sermaye hareketleri üzerindeki kısıtlamaları azaltmaları ya da kaldırmaları ile döviz kuru daha da önemli bir değişken haline geldi. Türkiye gibi çok uzun süre yüksek enflasyonla dost olmuş ülkelerde döviz kurunun bu önemi daha da artıyor. Tüketim ve yatırım kararlarını etkiliyor, enflasyonun temel belirleyicilerinden biri oluyor. Günlük konuşmalarda, yazılı ve görüntülü medyada sık sık ele alınıyor, tartışma konusu ediliyor.
Bir süre döviz kuru hakkında yazacağım. Elbette gündem izin verdikçe.
Meraklısına not: İlk alıntı Uluslararası Ekonomi Elkitabı’nın üçüncü cildinde 1995 yılında yayımlanan Frenkel ve Rose adlı iki iktisatçının çalışmasından. Sözünü ettiğim kitap ise, R. Lyons’un MIT yayınlarından 2001’de çıkan ‘Döviz kurlarına mikro yapısal yaklaşım’ adlı kitabı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder